Sırf yaşama alışkanlıklarından ödün vermemek için kendini doğaya değil, doğayı kendine adapte etmeye mecbur mudur insan? Ya da kendi rahatı için doğayı istediği gibi şekillendirmeye, katletmeye? Günümüzde her şeye daha çabuk erişmek istiyoruz, yeme, içme, fast food, ulaşım, hızlı arabalar, trafik, gürültü, tüm bunların sebep olduğu yüksek enerji ihtiyacı ve dolayısıyla kirlilik. Metropol yaşamında birbirini ezerek koşuşturan karıncalar gibiyiz. Dahası buna öyle alışıyor ki insan bu adaptasyonu gittiği her yerde yaşamak istiyor. Dünyanın başka bir ucuna gitse bile orada da alışık olduğu yaşamı sürdürme içgüdüsüyle yemeğini, gördüğü ilk Burger King'de, kahvesiniyse, tadını daha önceden bildiği kalitesinden emin olduğu Starbucks'ta içiyor. Hal böyle olunca Turizm sektörü de kendini bu isteklere göre şekillendiriyor, ortaya çıkan sahil kesiminde ki küçük metropoller. Bunlara örnek olarak Çeşme, Fethiye, Bodrum, Kuşadası vs. gösterilebilir. Buralarda hayat büyük şehirdekilerden çok da farklılaşmamaya başlıyor artık. Bu yola girmiş küçük sahil ilçelerinde hala yine de ufak tefek yöresel izlere rastlamak mümkün olsa da gidilen yol ne yazık ki doğru değil ve bundan sonraki adım kültürel ve yöresel değerlerin tamamen yozlaşıp kaybolması. Bunun getirisi olarak da yeni kültürlerin tanınamaması, yöresel izleri yakalayamamak ve farklılığa kapalı tek düze yaşamlar. İşte tamda bu noktada dünyanın bu hızı ve ritminden artık kurtulmak ve keşfetmek isteyenlerin önünü çektiği Citta Slow (Sakin Şehir) modeli devreye giriyor. Bu modeli Türkiye ile buluşturan vizyonu geniş insan Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer'in tanımına göre Citta Slow diğer küçük metropollerin seçtiği yol gibi bir moda değil, modalar geçici olabilir ama Citta Slow sonu olmayan bir genel kalkınma modeli. Citta Slow, ilk olarak 1999 yılında İtalya'da 30 kadar belediyenin bir araya gelip Slow Food hareketini örnek alarak oluşturduğu bir model. Dünyadaki ilk citta slow ise yine Toscana' daki Chanti şehri. Yavaş Şehir modeli, dünyanın tahrip edici hızından sıyrılıp yöresel değerlere önem verip doğayı koruyarak konforu, yaşam kalitesi yüksek bir kent yaşamı sunuyor. Tabi ki bir şehrin bunu sağlayabilmesi ve Citta Slow birliği üyesi olabilmesi için 7 ana kategoride toplanan 60'a yakın kriteri yerine getirebilmesi gerekiyor. Bu kriterleri yerine getiren ve Citta Slow logosu olan salyangozu kullanabilmeye hak kazanan il ve ilçe merkezleri, düzenli olarak denetimden geçiriliyor.
Bu kriterler ana hatlarıyla şöyle;
-Çevre politikaları,
-Altyapı,
-Kentin dokusunun kalitesi,
-Yerel üretim ve ürünlerin desteklenmesi,
-Konukseverlik,
-Farkındalık,
-Slow Food aktivitelerini desteklemek.
Kişisel Notlarım
Seferihisar bu kritlerlerin büyük çoğunluğunu karşılıyor, birliğe dahil olma sınırı %50 iken % 70 uygunluk ile kabul edilmiş. Bunların yanı sıra Seferihisar Belediyesinin citta slow politikaları her alanda hissediliyor. Mahallelerde açılan kadın emeği evleri köy kadınlarının ekonomik hayata girmesi ve yöresel lezzetlerin yaygınlaşması görevini üstlenmiş. Belirli günlerde açılan üretici pazarı yine birlik kriterleri çerçevesinde yerel ürünlerin ve üreticilerin desteklenmesi amacıyla kurulmuş. Bu pazarda üreticiler vergi ödemeden kendi ürünlerini sergileme ve satma fırsatı buluyor. Pazarda naylon poşet yerine file ve bez torbalar kullanılmakta.
|
Kınalı Bamya |
Biz seyehatimizde Sığacık Dağ Motel'de kaldık. Sığacık, Sefrihisar'a 3 km uzaklıkta ilçenin deniz kıyısındaki beldesi. Kaldığımız otelin aynı zamanda çevrede oldukça isim yapmış bir Restoranı vardı. Otelden oldukça memnun kaldık Sinan Bey sağolsun ilgilendi ve isteğimiz üzerine deniz manzaralı balkonu olan bir odayı bizim için ayırdı. Oda gayet temiz, klimalı, konforluydu. Fiyatı da oldukça uygun. Sığacık'da konaklamak için mükemmel bir yer. Sinan Bey'e buradan tekrar teşekkürlerimi iletiyorum. Kaldığımız süre içerisinde bir akşam yemeğini de otelin ünlü balık restoranında yemek istedik. Gün içerisinde rezarvasyon isteğimizi hafta içi olduğu için; "Gerek yok, bugün için Restoran nispeten daha boş olur" diyen işletme akşam deniz kenarında olan masaya oturma isteğimizi reddetti ve bütün akşam boyunca "hatırı sayılır" müşterileri için reserve olarak bekletti. Dahası bütün gece deniz kenarında 2-3 masa boş kaldı. Bu tarz sınıflandırmaya yönelik işletme anlayışlarını, işletme adına üzülerek karşıladık. Fiyatları bizim orada olduğumuz zamanlarda şöyleydi; Balıklar kilosuyla Levrek : 50 Cupra : 30 Barbun : 90 Tekir: 60 TL Bira: 7 Meze : 6 Salata: 6 TL Yediğimiz mezeler ve balık gerçekten çok lezzetliydi. Sığacık Dağ Restoran'ın neden bu kadar isim yaptığını ünlü gurmelerden tam not aldığını daha iyi anlamış olduk.
|
Dağ Motel'de kaldığımız odanın manzarası. Restoran ise alt kısımda görülüyor. |
Seferihisar'da esnaf çok sıcakkanlı ve cana yakın Sığacık Akkum plajında yeni açılan Akkum Cafe Bar çalışanları oraya ilk gittiğimiz günden itibaren bize çok yakın davrandılar bizde plaja her gittiğimizde oraya uğrayıp keyifli sohbetleri eşliğinde glikozsuz Tuborgumuzu içmeden denize girmedik :) Fiyatlar oldukça uygun Bira 5 TL Nescafe: 2.5, Soda 2, Ayvalik tostu 4, Cay 1 TL
|
Akkum Cafe Bar |
Sanırım girdiğim en soğuk deniz Akkum plajında desem abartmış olmam. Biz gittiğimizde fazlasıyla rüzgar vardı biraz da onun etkisiyle sanırım deniz buz gibiydi. Ancak etrafta konuştuğum yerel halk normalde de denizin çok soğuk olduğunu söyledi. Girince önce bir sarsılıp kendinize geliyorsunuz güzel bir deneyimdi :) Söylemeden geçmeyelim, Akkum plajı belediyeye ait ve şezlong, şemsiyeler bedava ancak sınırlı sayıda olduğu için bulabilmeniz biraz zor olabilir.
|
Akkum plajı her daim deniz buz gibi :) |
|
Tarık Tokdil ile birlikte |
Seferihisar esnafının sıcakkanlılığına bir örnek de Tarık Bey. Tarık Beyle tesadüf eseri alışveriş yaparken tanıştık. Sohbetimiz sırasında bizi sahipleri olduğu ve dedesi tarafından 1927'de açılan şimdiki ismi Neriman Tokdil Unlu Mamülleri olan Kara Fırına davet etti, yakın zamanlarda ünlü gurme Vedat Milor'un da kendilerini ziyarete geldiğini söyleyince bizim merakımız daha da arttı. Bizde ertesi gün sabahtan kahvaltımızı bu fırından çıkan lezzetlerle yapmak üzere buraya gittik. Gider gitmez Tarık bey bizi bütün samimiyetiyle karşıladı ve meşhur Halil Ağa gevreğinden ikram etti, bizim bildiğimiz ismiyle bu simitin, yıllanmış kara fırının etkisinden sanırım kendine özgü çok güzel bir lezzeti vardı. Ardından henüz bir ordayken çıkan Çiğ börek'den sıcak sıcak ikram edildik bu da tadını unutamayacağım bir lezzetti. Hatta Eskişehir'in en ünlü çiğ börek lokantasında yediğim çiğ börekten bile kat kat daha güzeldi. Bütün bunların dışında esnafın yoldan geçen herhangi birisiyle kurabildiği bu sıcak iletişim ve dostluk her şeyin ötesinde diye düşünüyorum.
|
Neriman Tokdil unlu mamülleri |
Sığacık kalesinden bir kaç kare:
Kale içinde belediye desteğiyle konserler düzenleniyor bunun içinde bir platform kurulmuş geçtiğimiz günlerde Erkan Oğur, Bülent Ortaçgil ve Türk-Yunan Gençlik Senfoni Orkestrası konserleri düzenlenmiş. Bu konserlerin olması kaliteli müziği insanlarla buluşturmak adına çok sevindirici ancak sahne olarak kullanılan platform her ne kadar ahşapta olsa yinede tarihi dokuya sahip olan mekanlarda daha özenli bir çevre düzenlemesi olması gerektiğinden biraz abes kaçmış. Zira platformun altındaki atıkları görünce bunun gibi tarihi bir yapıda görmek istemediğimiz bir manzarayla karşılaşmak bizi üzdü.
Seferihisar'a özgü yörenin meşhur süt ürünlerini de denemeden geçmedik Sığacık balık mezatının hemen yanında
Kecheese isminde genellikle keçi sütü ürünlerine yer veren bir dükkanda tattığımız peynirler mükemmeldi. Özellikle yöreye özgü Armola peynirini çok beğendik. Bunun dışında kızartmalık hellim benzeri bir peynir ve yörük peyniri de çok lezzetli. Ankara'ya dönüşte hepsinden bolca alıp araç buzdolabımı doldurdum :) Ek olarak dükkanın hemen dışında satılan keçi sütünden dondurma da çok güzeldi.
Türkiye'nin ilk Citta Slow birliği üyesi Seferihisar'dan çok güzel izlenimler ve anılarla ayrıldık. Gerçek anlamda gittiğimiz yerin kültürel ve yöresel değerlerini özümseyebildiğimiz bunları yakından tanıyabilme imkanı bulduğumuz için çok memnun olduk. Bunun için Seferihisar Belediye Başkanı güzel insan Tunç Soyer'e büyük teşekkürler borçluyuz. Seferihisar'ın ardından Citta Slow birliği üyesi olmak isteyen bir çok ilçe başvuruda bulunmuş ve bazıları da kabul edilmiş bunlar Akyaka, Gökçeada, Yenipazar ve Taraklı. Küreselleşmeye karşı açılan bu savaşta öncü ilçelerimiz umarım bu genel kalkınma modeli içinde, kendi değerlerini koruyarak turizm sektöründe hak ettikleri yerde olabilirler.
Harika bir yazı olmuş, gidilecek yerler arasına ekledim Seferihisarı hemen... Ellerine sağlık. :)
YanıtlaSil